Ortaçağ Avrupa’sında Bilim
Ortaçağ Avrupa’sında Bilim
M.S. yaklaşık 400’den 1400’e kadar geçen dönem Avrupa’da genellikle Ortaçağ olarak bilinir. Bu zaman diliminin büyük bir bölümünde Hıristiyan Kilisesi çok güçlüydü ve yaşamın her alanını yönetti. Bilimle uğraşanların çoğu aynı zamanda birer Hıristiyan keşişiydi. Bunlar Kilise’nin öğretilerini izlemek zorundaydılar. Kilise’nin görüşleriyle çatışan insanlar genellikle işkenceden geçirildi.
11. yüzyılın sonlarından başlayarak çok sayıda eski Yunan, Roma ve Arap yapıtı Müslüman İspanya yoluyla Kuzey Avrupa’ya ulaştı. Piskoposlar bu kitaplarda yer alan yeni bilgilerin, Kitab-ı Mukaddes’te dünyanın yaratılışıyla ilgili söylenenleri insanların sorgulamasına yol açmasından korktular. Fakat, Yunan ve Roma dünyası ile Arap dünyasından gelen bilim ve felsefe zaman içinde Hıristiyan öğretisiyle barıştı.

Din ve Felsefe
Aquinolu Thomas bir İtalyan keşişiydi. 1264’te Summa contra gentiles başlıklı bir kitap yazdı ve burada her şeyin Tanrı tarafından yaratıldığını ama bilgi ile hakikatin başka kaynaklardan da gelebileceğini belirtti. Dinsel konularda Kilise ile Kitab-ı Mukaddes’in tek otorite olduğunu ama bilim söz konusu olduğunda Yunanlılar ile Arapların yazdığı kitapların da Tanrı’nın yarattığı dünyayı açıklamakta yardımcı olabileceğini söyledi. Bu düşünceler, Kilise’nin Yunan ve Roma dünyasının öğretileriyle barışmasını sağladı.

Thomas Aquinas (1225-74)
Yeni Bilgi Merkezleri
12. yüzyılın sonlarından itibaren bütün Avrupa’da üniversite denilen yeni bilgi merkezleri kurulmaya başladı. Bologna, Oxford, Cambridge ve Paris’tekiler en önemlileriydi. Buralarda eğitim verenlerle okuyanların birçoğu Kilise’ye yakınlık duyan insanlardı. Böylece üniversiteler dinsel konularda yeni fikirler geliştiren önemli birer merkez haline geldiler.
Robert Grosseteste (c.1168-1253) İngiltere’de, Sussex’te doğdu. 13. yüzyılın ilk yarısında bilimsel araştırmalarda önder biri durumuna geldi. Oxford Üniversitesi’nde okudu. Ardından 1209’dan itibaren Paris Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. 1214’te Oxford’a döndü ve burada aralarında bir keşişler topluluğunun da bulunduğu bir grup öğrenciye öğretmenlik yaptı.

Robert Grosseteste (c.1168-1253)
Bir Aristoteles Destekçisi
Grosseteste, her zaman bilimsel önermelerin sınanmasının önemini vurguladı. Bu konuda, dikkatli gözlemlerden ve çözümlemelerden yararlanmayı öğütleyen Aristoteles’i destekliyordu. Gökbilim ve müzik de içinde olmak üzere çok geniş bir alanda yazılar yazdı. En ünlü yapıtı optik ve ışığın davranışları konusundaydı. Onu yazarıken, Arap bilim adamı İbnülheysem’in kitabından etkilendi.
Grosseteste’in Öğrencisi
Roger Bacon (c. 1214-c. 1294) İngiltere’de Somerset’te doğdu. Oxford Üniversitesi’nde öğrenim görüp 1241’de Paris’e gitti. 1247’de Oxford’a döndü ve burada Grosseteste’in öğrencisi oldu. Yaşamının geri kalan bölümünde İngiltere’de ve Fransa’da dersler verdi.
Bacon’ın kendisi deney yapmadı ama optik ve göz konularında bazı araştırmalar gerçekleştirdi. İbnülheysem’in gözü görüntü oluşturan bir araç olarak kabul ettiğini düşündü. Işığın kırılmasının (bükülmesinin) nedenlerini kavrayıp mercekleri büyütme işlemi için kullanmayı öneren ilk insanlardan biri oldu.

Kiliseyle Çatışma
Bacon yaklaşık 40 yaşlarında Fransisken tarikatına girip keşiş oldu. Yaradılışı kavgacı biriydi. Fransiskenlerin başı Fidanzalı John (daha sonra Aziz Bonaventura) ile gökbilim ve astroloji konularında birçok tartışması oldu.
1267’de dostu Papa IV. Clemens’in teşvikiyle bilimin her alanındaki yazılardan oluşan önemli bir yapıt olan Opus majus’u yazdı. Bu kitapta ayrıca hem Fransiskenlerin hem de Dominikenlerin eğitim yöntemlerinin çağdışı ve bağnaz olduğunu ileri sürerek kınadı. Bu onun din otoriteleri arasındaki kötü ününü daha da artırdı. Hatta Papa’yı bile kızdırdı. Bacon 1277’de mahkemeye çıkarıldı ve Paris’teki hapishaneye gönderildi. Ona yüklenen suç aklı ve felsefeyi Hıristiyan Kilisesi’nin yerleşmiş öğretilerinden daha önemli saymaktı.
Dini Destekleyen Bilim
Bacon, Kilise’nin otoritesine meydan okuduğu için değil, bilimsel yaklaşımı bakımından bilim tarihinin çok önemli simalarından biridir. O, bilimsel araştırmaların ve bilimin ilerlemesinin dini tamamlayıp desteklediğine inanıyordu. Bilimsel incelemelerin, insanların dünyanın bütün yönlerini anlamasını olanaklı kılacağını düşünüyordu. İnsanların bu şekilde Tanrı’yla ve eserleriyle ilgili daha iyi bilgi edineceklerini savunuyordu.